Soru - Cevap

Güncel teknolojik gelişmeler tabi ki tıbbi uygulamalara da etkimektedir. Görüntü kalitesi daha iyi cihazlar, hareket yeteneği artırılmış el aletleri, bazı duysal aktiviteleri daha iyi ileten aletler (örn. gerginlik)?. gibi gelişmeler cerrahide de çığır açmıştır. Laparoskopik ve hatta robotik cerrahi en az açık cerrahi kadar güven ile uygulanabilmektedir.

Pankreas kanseri sinsi ilerler, erken dönemde bariz belirtiler vermez. Sarılık, en sık ve en erken ortaya çıkan belirtidir. Başlangıçta gözlerde ortaya çıkar, daha sonra idrar ve deride sararma olur. Ağrı, Önceleri müphem karın ağrısı olarak tanımlanan, hafif, sırta vuran karın ağrısı şeklindedir. İştahsızlık ve kilo kaybı, mideye ve ince barsağa bası yaptığında ortaya çıkar. Diyabet, ani ortaya çıkan ya da diyabetik hastalarda kan şeker düzeyi kontrolünde gözlenen bozulma olabilir

- Bu yöntemlerde karnın tamamen açılarak ameliyat yapılması ile aynı kalitede onkolojik sonuçlar elde edilmektedir.
- Ağrı ve ameliyat sonrası bazı bedensel fonksiyonlarda bozulma gibi sorunlar çok daha az oranda görülmekte, bu da hasta memnuniyeti açısından daha iyi sonuçlar vermektedir.
- Ameliyatın küçük deliklerden, kamera yardımı ile yapılması; genel inanışın aksine açık cerrahiden çok daha net ve detaylı bir görüş alanı sağlanarak ameliyatın çok daha az doku travmasına sebep olarak tamamlanmasına olanak sağlamaktadır. Daha az doku travması ile yapılmış ameliyat daha iyi onkolojik sonuçlar elde edilmesi demektir.
- Ameliyat sonrası iyileşme açık cerrahiye göre çok daha hızlı olmaktadır. Bu hastanede daha kısa süre kalış, hastanın daha çabuk ayağa kalkması anlamına da gelmektedir.
- Daha küçük kesi yapıldığı için yara enfeksiyonu, yara yeri fıtığı gelişimi gibi bazı sorunlar daha az görülmektedir.
- Ameliyat sonrası hastalar daha az ağrı duymaktadır.
- Daha küçük yara izi kalmaktadır.

Tüm çalışmalar göstermiştir ki doğru yöntem ile yapılan laparoskopik veya robotik ameliyatlar en az açık ameliyatlar kadar başarılıdır. Bu şekilde tedavinin eksik kalmadığı ve hatta pekçok avantajlar sağladığı da bir gerçektir.

Pankreas kanseri için en uygun tedavi ameliyattır. Ameliyat edilemeyenlerde radyoterapi ve kemoterapi önerilebilir. Ancak bu uygulamalar bu güne kadar radikal bir sonuç vermemiştir. Tümör büyüyerek safra yolunu tıkayıp, alınan besinlerin karaciğerde değerlendirilmesi mümkün olmadığından, safra barsağa akamadığından bilirubin kana geçmektedir. Bunun sonucunda kanın yapısı bozularak beyinsel ve tüm organsal faaliyetlerde aksamalar meydana getirdiği gibi, tüm deri rengini de sarı renge boyamaktadır. Bu durumda yine zaman kazanmak ve midenin-safra yollarının sindirim kanallarına boşalmasını sağlamak için ameliyatla mide ve safra kanalı ince barsaklara bağlanabilmektedir. Bu da elbette bir çözüm olmamaktadır.

Bu hastalığın nedenlerinden birisi de safra taşıdır. Safra kanalına taş girerse eğer pankreası zorlar basınca yol açar. Ve enzimler burada çalışmaya başlar. Doku hasarı bu yüzden oluşur. Alkol kullanımı da bu soruna yol açmaktadır. Aynı zamanda kan yağlarındaki yükseklik bile bu durumu tetikleyebilir. Tüm bunların yanında daha sonra yaşanan bir kaza sonucu pankreas hasar görebilir. Doğuştan gelen sorunlar da akut pankreatit oluşumuna nedendir.

Mikroplara bağlı, bulaşıcı olarak adlandırılabilecek sarılıklarla karaciğerin safra üretme görevini yeterince yerine getiremediği sarılıklar iç hastalıkları bölümünün uzmanlık alanıdır. Genel cerrahi alanını ilgilendiren sarılıkların en sık rastlanan sebebi safra taşlarının yarattığı tıkanıklık sonucu safranın barsağa boşalamamasıdır. Bu durumda safra sıvısı safra yollarında birikerek geriye doğru, önce karaciğere dolar oradan da kana geri geçer ve sarılığı oluşturur. Aynı tıkanıklığı safra yollarında, safra kesesinde ve pankreasın baş bölümünde oluşmuş kanserler de oluşturabilir. Yani bu kanserler de ilk olarak sarılıkla ortaya çıkabilir.

İnsan vücudu kanser veya başka bir sebepten dolayı karaciğerin %70?ine kadar kısmının alınmasını tolere edebilir. Karaciğer kalan %30?luk kısmını zaman içinde büyüterek eski hali kadar olmasa da vücudun tamamına eksiksiz yetebilecek duruma gelebilir.

Karaciğer kanserinin tedavisi eğer ameliyat edilebilecek yerleşim ve boyutlardaysa ameliyattır. Ameliyattan daha iyi bir tedavisi yoktur. Ameliyat seçeneği olarak yalnızca kanser olan kitlenin çıkarılması, kitle ile birlikte karaciğerin bir bölümünün çıkarılması veya karaciğer nakli olabilir. Ameliyat şansı olmayan kanserlerde ilaç ile tedavi yöntemi başarı şansı çok az olsa da denenmektedir. Tedaviden sonra ameliyat edilebilecek boyuta küçülen kanserler de olabilir.

Her iki virüse bağlı hastalık da kan ve cinsel ilişki yoluyla bulaşabilir. Açık yara veya direkt olarak kanla temas olmadıkça el sıkışmakla, sarılmakla, aynı tabak, çatalı kullanmakla bulaşmaz. Korunmak için açık yaraları temiz ve korunaklı tutmalı, cinsel ilişki sırasında prezervatif kullanmalı, kontrolsüz kan alımından kaçınmalı, hekim veya diş hekimi ziyaretlerinde ortamdaki araç gereçlerin temizliğinden emin olunmalıdır. Bunun dışında hepatit C için geçerli olmasa da hepatit B?den en önemli korunma yolu uygun şekilde aşılanmaktır. Aşı ile koruyuculuk %100?e yakın sağlanmaktadır.

Bilinen en sık sebebi sarılık mikrobu olarak da bilinen hepatit B ve hepatit C virüslerinin yarattığı iltihaba bağlı siroz durumu ve buna bağlı gelişen kanserlerdir. Daha sonra alkol kullanımı nedeniyle siroz oluşmuş karaciğerde buna bağlı gelişmiş kanserler gelir.

Kanserli bölge tamamen başarı ile çıkarılsa bile ameliyattan sonraki ilk 5 sene içersinde kanserin tekrarlama ihtimali diğer birçok kanser türünden daha fazladır.

En iyi tedavi yöntemi ameliyatla kanserli bölümün çıkarılmasıdır.

Pankreas kanserinin oluşum şekli %100 bilinmese de oluşumu hızlandırarak rol oynayan etmenler arasında sigara, alkol, radyasyon ve ailevi faktörler yer alır. Ailevi faktörler BRCA 1 ve BRCA 2 adlı kanser sebebi olan genlerin ailede bulunması şeklinde oluşur.

Taş tek başına kanser oluşumu için bir sebep değildir. Fakat taşa bağlı üst üste geçirilmiş kese iltihabı atakları kese duvarında zamanla giderek artan bozulmalara ve bunların sonucunda da kanser oluşumuna neden olabilir.

Kesede oluşmuş ve birikmiş taşların yaratacağı en büyük sorun taşların keseden ana safra kanalına düşerek burayı tıkaması, buna bağlı bulaşıcı olmayan sarılık, safra yolları iltihabı ve hatta yakınlığı nedeniyle pankreas kanalını da tıkayarak pankreas iltihabı yaratmasıdır. Bu gibi durumların ne zaman ne şiddette oluşacağı konusunda hiçbir kesinlik yoktur, ancak bir kez sorun çıkarmışsa bir sonraki sefer ihtimali oldukça yüksektir. Bundan dolayı safra kesesinde sorun çıkaran taş saptanan kişilerin safra kesesinin alınması en doğru hareket olacaktır. Safra kesesi iltihabı geçirmemiş kişilerde safra kesesinde taş var diye ameliyat olmaları gerekmemektedir.

Safra kesesi alınanlarda tekrar safra kesesi taşı oluşmaz. Fakat aynı safra taşları karaciğer içindeki ana safra yollarında da oluşabilir.

Safra kesesi kendini yenileyen bir organ değildir. Safra kesesi tamamen alınmış kişilerde ömürlerinin sonuna kadar tekrar safra kesesi oluşmaz. Fakat safra kesesinin çıkarıldığı yerde biriken sıvılar ameliyat sonrası dönemde yapılan görüntülemelerde (örn. ultrason) safra kesesi ile karışabilir. Veya yapılan ameliyatta belli sebeplerden safra kesesinin bir kısmı bırakılmak zorunda kalınmış olabilir. Bu durumda da ameliyat sonrası dönemde görüntülemelerde tam anlamıyla olmasa da safra kesesi görülebilir.

Küçük büyük her ameliyatın riski olduğu gibi safra kesesi ameliyatının da riskleri vardır. Bunlardan ameliyat sonrası oluşmuş, ameliyat sırasında olmayan bir kanama, ameliyat sahasında standart temizlik ve sterilizasyon kurallarına uyulmasına rağmen oluşabilecek gerek karın içi, gerek cilt infeksiyonu her ameliyatta karşılaşılabilecek sıkıntılardandır. Bunun dışında safra kesesi ameliyatına özel oluşabilecek en büyük sıkıntı safra kesesinin çok yakınında bulunan, karaciğere ait safra yollarının veya damarlarının olası yaralanmalarıdır. Anestezi (narkoz) almanın da kendine ait riskleri mevcuttur.

Safra kesesinin görevi karaciğerin sürekli ürettiği safrayı yemek yenilen zamanlarda barsaklara dökmek üzere depolamaktır. Kesenin kendi başına bir üretim görevi olmadığı için safra kesesi alınan kişilerde çok önemli sıkıntılar yaratmamaktadır. Ufak ve geçici sorunlar arasında ara ara hazımsızlık ve yemeklerden sonra gaz hissi gibi zamanla kaybolacak şikayetler sayılabilir.

Sadece safra kesesinin içinde oluşmuş taşların yok edilmesine yönelik bir ilaç tedavisi veya ameliyat şekli bulunmamaktadır. Safra kesesinin içindeki taşların alınması yalnızca ameliyat ile safra kesesinin tamamının alınması yoluyla mümkün olmaktadır. Bu ameliyat açık ve kapalı olmak üzere iki şekilde yapılabilir. Son dönemde dünyada hemen hemen her zaman kapalı yöntem tercih edilmektedir. Ameliyat öncesi belirlenmiş belli sebepler nedeniyle veya kapalı başlandıktan sonra ameliyat sırasında karşılaşılan sorunlar neticesinde açık ameliyat seçilebilir.

Safra kesesi vücudun sindirim işlevinde kullandığı safranın fazlasının depolandığı organdır. Safra burada beklerken içindeki tuzlar ve kolestrolden oluşan tortu kesenin içinde çökerek zamanla birikir ve önce safra çamurunu daha sonra da taşlaşarak safra taşlarını oluşturur.

Adres:

İ.Ü. İstanbul Tıp Fakültesi
Genel Cerrahi Anabilim Dalı
Fatih - İstanbul / Türkiye

Çalışma Saatleri:

Hafta İçi 08:00 - 18:00
Cumartesi 09:00 - 13:00
Pazar ---

Sosyal Medya